Loading

Önyargıların oluşumundaki ilk basamak !

Modern Öncesi dönemlerde en büyük riskler kısaca; kötü bir büyünün etkisinde kalmak veya Dinsel Kaynaklardan Mahrum kalmak olarak ifade ediliyordu. Tabiki aradan yıllar geçti zamanımız değişti, sorunlarımız, korkularımız ve tabiki Risklerimiz farklılaştı. İçinde yaşadığımız toplumda da sayısız risk bulunmakta. Toplumların meydana getirdiği ülkelerde ve küresel boyutta dünyamız bir sürü riskler barındırmakta. Tabiki zamana ve bulunduğunuz yere göre farklılık göstersede, Toplumu oluşturan bireyler olarak kendi korkularımız kendi risklerimizi ifade eder. Genel olarak yaşdiğimiz toplumdan beklemtilerimizde risklerden arınmış „güvenli“ ve „uyumlu“ bir toplumdur.

Maalesef iletişim kanallarımızda çok fazla gürültüler mevcut. Anlam veremediğimiz ama hergün kullandığımız kullandıkça bizi içine çeken bu gürültüler ilk olarak Birinci Dünya Savaşından sonra önyargılarımız olarak kabul edildi. Önyargıların oluşumunda ilk basamak, herşeyi sosyal olarak kategorizasyon yapmaktan başlar. Önce milletler gelir; Türkler, Kürtler, Araplar, Almanlar, Bulgarlar, Avrupalılar, Suriyeliler… Sonra dini inaçlar ilgi alanınızdır Müslümanlar, Aleviler, Hıristiyanlar, Ataistler… Belki başka bir gün başka bir Katagorizasyon. Bir bilim adamı gibi günlük hayatta lazım olmayan bütün bilgileri kontrol etmek istercesine sınıflandırırız herşeyi bir ansiklopedi gibi. Hayatın heralanında toplumumuzda çokça rastladığımız bizi şaşırtmayan günlük tabirlerede dönüşmüştür. Günlük gazetelerin kullandığı dilde bile sosyal kategorizasyon görmekteyiz. Avusturya siyasetine yön veren bir çok Politikacının seçim çalışmalarında, gazete demeçlerinde, halka hitap konuşmalarında sosyal katagorizasyon yaptığına şahit oluyoruz. Sanki günlük yaşamımızın bir parçası oluvermiş farkında veya farkında olamadan önyargılarımızın tohumlarını biz kendimiz ekmekteyiz.

Bu ilk basamağı başarı ile tamamladığımızda Piskolojik düşmanlıklarımız artış göstermekde. Çünkü yaptığımız kategorizasyonla kendi piskolojik düşmanlarımızı yaratmış olduk. Artık birçok savaşılması gereken piskolojik düşmanlarımız günlük kullandığımız kategorizasyonlara sıkıştırı verdik. Sadece bir kelime kullanmamız artık yeterli bu düşmanı ifade etmek için. Bunuda başarı ile tamamladığımızda daha sonra bu durumu Fiziksel veya sözlü saldıraya geçirmemiz için herhangi bir neden de kalmamış oldu. Saldırının her çeşidi bizim için yapılması gerekli ve yapmak için uygun anın gelmesini beklemekteyiz. Hatta bunu yaygınlaştırıp sıradan bir hale bile sokabiliriz. Bu başkalaşım evresinide tamamladığımızda Öteriteryen bir kimliğimiz hali hazırda oluşmuş oldu. Artık bunu bir dernekde, cemaatte, toplum içinde veya bir partide gerekirsede meclisde dile getirmeniz için hiçbir nedeniniz kalmadı. Siyasi bir aktör olarak toplumun önyargıları ile oluşan korkularına ses olamak için sadece dört evreden geçmek yeterli oldu ve hiçbir bilgi veya beceri kullanmadan gerçekleştirdik bunları.

Önyargılarımız maglesef değişime açık değildir !
Davranış olarakda kabul edilemezler !
Düşünülerek ulaşılmış bir veride değildirler !
Önyargılarımızın Problem çözücü olamasını beklemek ayrı bir skandal olur.
Bütün bunlar bir yana Esnek olmayan genellemelerden oluşan kalıp cümlelerdir. Aslında kimseye bir faydası olmayan gürültülerdir ve iletişim kanallarımızı tıkarlar.

Peki nasıl önyargılarımızdan kurtulacağız?
Cevap ilk basamakta saklı…

Text in deutscher Sprache: http://aliter.blog/die-genesis-der-vorurteile

Muhammed Gönen

Leave a Reply